29 Aralık 2010 Çarşamba

Kars Platosu çıkışlı 1922 doğumlu Belkıs Hanım'dan .. modern Türkçe ile yazılan mektuplar ve oğlu Sayın Raci Göktaş ile söyleşi; Otuzuncu yazı

Bugün bir mektup var. Bir değil, iki! 1987’de yazılmışlar. Heyecan verici değil mi? Tüm zamanlarda insanlık için çok boyutlu ve duygulandırıcı ve hassas bir konudur mektup!

Mektup yazmak bir uygarlık ve çağcıl olma göstergesi. Bir coşku içerebilir.. romansla dolup taşar ya da melankolik duygular taşıyabilir mektup. Fakat ne olursa olsun, ona mektup diyebilmemiz için, ondan ne tür özellikler istenir. Üstü nasıl yazılırsa, o, kağıt olmaktan çıkar ve mektup olur? İşte bunun örneği elimizde. Mektubun, soylular, okumuş sınıflar arasında doğduğu ve geliştiği biliniyor. Köylü toplumlarda, bu nedenle mektup yazma geleneği yoktur. Böyle olduğu için bu toplumlarda mektuplardan bir kamu arşivi çıkarma olanağı bulunmaz.

Değerli İzleyici,

İşte bunun örneği elimizde, dedim. 1922 doğumlu Belkıs Hanım, Kars Platosu çıkışlı bir aileden.. ve modern teknik kulllanarak, modern Türkçe ile mektuplar yazmış. Bu nasıl oluyor? Bir efsane kıvamında gördüğüm Fettah Efendi öyküsünün içinde, Belkıs Hanım da var.

Cihat Bey (http://karstekinsonmez.blogspot.com/) ile olan söyleşide, bir ailede efsane ortaya çıkarken, söylence yaratılırken öykü kahramanları ortaya çıkar, dedim.

Belkıs Hanım'ın mektupları da bu efsanenin bir parçası. Neden? Şundan! Köy toplumunda olmayan bir olayı, mektup yazmayı gerçekleştiriyor Belkis Hanım.

Kars Platosu geleneksel ortamını geride bırakan ikinci-üçüncü kuşak etkin bireylikleri ile bu ailenin gündemi sürüyor. Onlar burada...

Yüzyılın başlarında, ilk çeyreğinde ortaya çıkan güç dengeleri çarpışması, 1917 Bolşevik Devriminin yarattığı dalgalar ve bundan önce Sarıkamış Savaşları ile yaşanan acılı ortamdan bir mucize gibi çıkan çekirdek bir aile...

Şerif Ağa, Mahbube Hanım.. üçü kız birisi erkek, dört kardeşi ile ilk oğulları Fettah Efendi. Fettah Efendi ve ilk kızı Belkıs Hanım. Bu ailedeki etik estetik ve moral değerleri dışavuran mektuplardaki söylem, her aile için söz konusu olmasa bile, genel toplumsal refleksleri açıklamaktadır.

Bu aile, kız kardeşlerin evlilikleri ile öbekleşen yeni aileler, (yakın fotoğraflar) eğitim düzeyi ve çağcıl mesleklerle toplumsal köşe taşlarını oluşturdular.

Belkıs Hanım'ın mektubuna dönelim! Sahi ne yapıyor?

Seçkin kesimlerde olan zihinsel bir etkinlik yapıyor, mektup yazıyor! Ussal ve estetik bu etkinlik, bir yanıyla inci gibi bir yazıyla iletişim kuruyor, öte yanıyla düşünsel açıklamasını, betimlemesini örgensel bir beyin becerisiyle sergiliyor. 1922 doğumlu! Daha ne olsun! Şaştınız mı? Bir itirazı olanlar bana mektup yazsınlar, yayınlayacağım. Söz!

Oğlunun uzaklarda yitmesini istemiyor. Onu yitirme korkusu, dolaylı betimleme sanatı, ifade gücü olarak yansıyor. Gönderme yapıyor, eskiler ‘atıfta bulundu’ derler, bir tür pasif dolaylı anlatı tekniği, mektuplara ustalıkla yerleşmiş. Bu metuplarda bir Türkçe ağız tadı da var. Çağdaşlaşmış ve evrenselleşmiş bir Türkçe. Bunu Belkıs Hanım'ın mektuplarında buluyoruz.

‘Cihat Dayınlar geçen Cumartesi Perihanla gelmişlerdi. Ne diyor biliyor musun /../ “oradan bir işle anlaşmış Kanada’ya geçecek buraya gelmeyecek.” Ben yalan söylemem! Biraz oturdular. Nurdan gelmemişti. Oğuzhan bırakmamış ders çalışalım diye.’

Oğulun nişanlısı Vildan Hanım, dönüş yolunda bekleyen bir güzellik anıtı olarak, beceriyle motive edilmiş. Gelecekle ilişkin mutluluk tasarımları taşar mektuplardan. Oğulun Londra’daki kültür şoku çarpışmasını da gören gözlerle anne seslenir.

Anne Emine Hanım, baba Fettah Efendi ve o günlerde yaşayan dokuz çocuk; Doğu’dan, Kars Platosu’ndan Batı’ya yönelen nüfus hareketleri çerçevesinde ve tarihin ileriye dönüşü yönünde yürüyorlar.

Fettah Efendi Efsanesi’nin 1922 doğumlu ilk çocuğunu, arka planı ile, onun kullandığı Türkçeye ve işlediği betimleme sanatına bakarak, biraz daha tanıyacağız.

Aannesini sözcüklerle canlandıran Raci Bey de karşımızda.
Sevgi, içtenlik...

Tekin SonMez, Stockholm, 29 Aralık 2010Sevgili Raci Bey, siz değilsiniz de hani başkası olsun, diyelim, şöyle ki o günlere biraz uzaktan, dışarıdan bakalım. Şenocak çıkışlı olan anne Belkıs Hanım, anneniz. Bunca yıl sonra onu nasıl betimleyeceksiniz?

Tekin Abi, Ben kitap okuma sevgisini ve merakını annemden öğrendim Tekin abi. Annem.. tabii annem Fettah dedemin çocuklarının en büyüğü, dokuz kardeşin en büyüğü, 1922 doğumlu. Ama son derece titiz, düzenli, saygılı.. yani annemi 50 sene önceye al götür Avrupa’nın göbeğine koy, annem orda çok rahat uyum sağlar. Hemen anında, temizliğiyle, kurallara uygunluğuyla, etrafa davranışıyla.. böyle bir kadındı, onun bir el yazısı vardı mesela, halen o el yazısını değme kimse yazamaz.

Ailede etkin bir rol üstlendi kendiliğinden. Neler yaptı?
Benim defterlerimi süslerdi, kenarlarına süs yapardı renkli kalemlerle, bundan da çok hoşlanırdı. Ondan sonra.. mandolin çalardı, bir iki parça çalmasını öğrenmiş, 1940’larda falan.. nerden öğrenmiş onu, öğrenmiş! Düşünebiliyor musunuz, şimdi bizler bir şey çalmasını bilmiyoruz. Düşünebiliyor musunuz, ilkokul mezunu bir kadın, o kadar da moderndi, yeniliklere açıktı.

D.H. Lawrence'ın ‘Sons and Lovers’ adlı romanını örnek verdim. Batıda konu böyledir. Bizde gelin kaynana öyküsü işitilir. Belkıs Hanım’ın tek oğlu var! Nasıl bir rol üstlendi?

Yani o insanları çok severdi, gençleri çok severdi. Annem bir defa balık burcuydu, çok romantik, romantizme düşkün bir kadındı, çok sevgi doluydu. Ondan sonra şiirler falan.. yani mesela annemin hep yanında bir defter kalem olurdu, tabii, böyle önemli şeyleri her zaman not alırdı yazardı.

‘Romantizme düşkün bir kadındı,’ dediniz. Bazı anne oğul romantizmi, evlilikleri ve karşı cinsle ilişkileri etkiler. Bunun mitolojik öyküleri var. Sonuç olarak iki kadının, bir erkek çevresinde kurdukları yaşam dengeleri; tutku, hırs, kıskançlık gibi insani durumları var. Belkıs Hanım ile oğlu Raci Bey farklı bir düzlemde karşımıza çıkıyorlar. İki kadının rekabeti değil, bir annenin onayladığı bir sevgili, nişanlı var mektuplarda. Kıskançlık yok! Ne diyorsunuz?

Şimdi, annemde hayata bakış açısı çok rahattı. Vildan, eşim bugün, herkes kolay kolay kayınvalidesi hakkında öyle konuşmaz, ‘melek gibiydi’ diyor. Yani mesela ailede Vildan’ın problemi olmuştur, fakat annem korumuştur Vildan’ı. Yani enteresandır bu böyle. Hatta mesela diyormuş ki, ‘ben Vildan’ı seviyorum, oğlumdan dolayı seviyorum,’ diyormuş.
Annenin annesi, Emine Hanım’ı anımsıyor musun? Ailede davranış simgeleri var! Köylülükte zor olan şeyler. Altta 'Sarıkamış 1936' fotoğrafında anneanneye, dayılara bakınca Ahmet Raci Göktaş neler anımsıyor?

Anneannem, annemin annesi, Emine nene, yüzü böyle hep.. gülümser, çok sakin bir kadındı ama, çok düzenli böyle, ama zeki bir kadındı. Yani sakinlik başka bir olaydır, zekilik başka bir olaydır. Bazı insanlar çok sakindir ama çok zekidir. Yani kontrolü altındaydı herşey. Annem mesela çok saygılı bir insandı herkese. Bu çok önemli ki Avrupa’nın bugün gelişmiş ülkelerinin bireysel düzeninde birinci şey budur, karşı tarafa da saygı, topluma saygılı olacaksınız. Bu bir defa olmazsa olmazıdır. Yani saygıyı şöyle görüyoruz, saygı gösteriyor, saygı görmek istiyoruz.

Raci Bey, annenizdeki yazma yeteneğini görünce size de sormak isterim; yazar olmak isterdim, dediğiniz oldu mu?

Tekin Abi, ikizler burcuyla ilgili konuştuk da, ilk işte o Karaköy iskelesinde bir kitap bulmuştum, Linda Goodman'ın burçlar ve karakteriniz diye. İlk burçlarla tanışmam, dur bakayım dedim ikizler burcu ne yazıyor? Okudukça baktım, aynen beni tarif ediyor. Mesela en büyük hayaliniz nedir, yazarlık! Benim gerçekten bir yazarlık hayalim vardır, yani o...evet.. o devam ediyor, maviye olan tutku gibi, o öyle...

Söyleşi; Kasım 2009 Ankara/Eryaman
Renkli fotoğraflar; Feryal Özkale Sönmez